mercoledì 17 giugno 2009

Servet... Servet...


Geldiği gün takımın içine pimi çekilerek bırakılmış bir bomba, geldiği yılın sonunda şampiyonluğun iki mimarından biri, bu sezonun ikinci yarısındaysa takımın yokluğuyla tasdiklenmiş olmazsa olmazıydı benim için Servet Çetin. Shevchenko'yla karşılaşmadan bitiriyor kısa ama güzel süren Galatasaray serüveninini.
Kaldığı 2 sene içinde hiç tribüne 3'lü çektirmedi veya takımının mağlup olduğu maçlardan sonra pişkince tribün dolaşmadı armasını öperek ama hepsinden daha büyük Galatasaray'lı gibi geldi oynadı ve gitti. Geçen yıl şampiyonluk kutlamasında takım arakadaşları, bu yılın son maçındaysa tüm takım teker teker isimleri bağırarak uğurlanırken seyircisi tarafından unutuldu. Benim için gelişinde sevmemeye programlanıp sonrasında karşısında önümü ilikleyeceğim ikinci adama bir nevi özür yazısı bu. İlki de İstanbulspor'dan geldiğinde benzer hislerdeydim, şimdi savunma 'yine' ona kalmış gözüküyor.
Transferin bir tarafı 'Allah bereket versin', diğer tarafı ise 'Allah sonumuzu hayır etisn' dedirtiyor insana'. 14 milyon Euro geçen senenin en çok gol yiyen şampiyonluk adayının müdafa ikilisinden kazanılan para olarak ciddi bir rakam. Ama bir yandan transerdeki yabancı hakkı hesaplarını bozuyor bir yandan da zaten fazlasıyla yumuşak olan takım, üzerine Topal da gönderilir ve önlem alınmaz ise daha da yumuşuyor. Bu da 'Total Football' rüyasıyla yola çıkıp hüsrana uğrayan bir çok Hollanda kökenli takımın klasik sıkıntısıyla çok örtüşüyor.
Geçen sene ki yabancı transferleri, 'galacticos' formatının bize uymayacağı kaygısını beraberinde getiriyordu. Şimdi gelen paranın karşılığı, '3. sol kanat hücumcusu Ryan Babel' diyor sevgili dostum asparagas Zoban. Amaç havaalanı kalabalıkları yerine şampiyonluk turlarıysa, kendimizi yıldız hücumcu konusunda bir yerde durdurmamız gerekiyor . Bu havadisin karşılığında arşivinden ayıboğanın bu fotoğrafını yürütüyor, geçen gün görüp pek beğendiğim 2009-2010 Marsilya forması altında Servet'e Velodrome'da başarılar diliyorum.

0 commenti: